Daha çok küçücüksün
Yeni bir hayat var önünde..........

28 Nisan 2011

dikkat

Ne zaman akşam olucak yahu.Fındık kurdumu çok özledim.
Umarım bu gecede dün geceki gibi beni dişlemezsin, çünkü kolum hala çok acıyorrr...
Ayrıca  her gördüğüne bakıp pış pışladıktan sonra  şu annannenden öğrendiğin maççallah maçallahıda 'maşallah maşallah' kelimesini bozuk plak gibi tekrar etmeyi bıraksan iyiolucak,çünkü artık kulaklarım başka birşeyi duymaz olduuuu....
Kapının önünde bizi özlemle beklerken görür görmez deli danalar gibi kendini yerden yere atarken duvara toslamasan diyorum,çünkü o zamanda canım çok yanıyorrr...
Haaa bu arada bizi kandırıpta bezini çıkarttıktan sonra o güneş yüzü görmemiş poponla koşturuken işediğin koridor halımı unutmuyorum ve bunu tekrar etmemeni umuyorum,çünkü günün yorgunluğu üzerime çökünce halı silmekten nefret ediyorummmm....
Yinede sana kızamıyorum,çünkü seni çok seviyorummm...

21 Nisan 2011

Yaşasın İki Yaş Oldum

  Sabahın erken saatinde şişmiş kocaman bir göbekle,hastane kapısından girerkenki heyecanı yaşıyorum şu anda.
   Tam 2 yıl önce bu saatlede karnımda adrenal düzeyi oldukça yüksek bir bebek taşırken ne zaman çıkacakta kendisiyle tanışıp sarılıp öpüşeceğiz diye düşünürkennnn  saat 9,15 de hop dedin çıktı karşıma.Henüz seni görmeden alıp götürdüler.Nerden bilebilirdimki o sırada solunum yetmezliği çektiğini.Bu arada  sökülmüş pantolonu tamir etmeye çalışır gibi beni dikerlerken 'ben şahsiyet' çok bilgiç olduğum için seni ellerime vermemelerinden şüphelenip huysuzlanmaya başlamıştım bile çoktan.Nede olsa daha önce pek çok sezeryana girmiş ve bebekle annenin müthiş buluşmasına defalarca şahit olmuştum.Ters giden birşeyler olduğunu anlamıştım  ve tansiyonumun düşmeye başlamaştı bile.O an mutlumu mutsuzmu olduğumu anlayamadan iki duyguyu birarada yaşamıştım.Şükürler olsunki annem bir on dakika sonra bebek kokusunu yanıma getirmiştide herşey normale dönmüştü.Delimiyim neyim şimdide ağlamaya başlamıştım.Değişik duygular değişik tatlar yaşıyordum ama hala bebek kokusunun benim olduğuna inanamıyordum.Tek hissettiğim karnımdaki garip dalgalanmalardı.Birşeyler hissediyor ama acı duymuyordum.Demekki spinal anestezi dedikleri böyle birşeydi.Hep başkalarına uygulamış ama kendim bu zevki ilk defa tatmıştım.
   Bu arada babamızı merak etmiştim acaba bebek kokusunu görebilmişmiydi.Ama annemin kahkahaları sayesinde olan biteni öğrenmem pekte uzun sürmedi.İlk çocuk, ilk heyecan, ilk deneyim (bu arada ikincisi olurmu muammma tabi gözüm korkuyor desem hiçte sallamış olmam gerçektende gözüm korkuyor...hem iş hem eş hem çocuk hemde özel sektörrrr...)Babamız babannemiz teyzemiz bebek kokusunun bu kadar çabuk beklemedikleri için sanırım  hemşire ablamız yanlarından geçerken başkasının bebeği diye bakmamışlar bile.Sonradan olaylar gün yüzü gibi ortaya çıkınca aile boyu kahkahaya boğulduk.Halada bu olayı 3-4 gündür yenilen yemek gibi ısıtıp ısıtıp anlatır gülerim.Hatta çevremdekiler artık yuh demeye bile başladılar ezberlediler zavallı şahsiyetler...
Nerdennn nereye..Aslında farklı şeyler yazıcaktım ama birden o gün yeniden canlanıverdi gözümde.Klavyedeki harflere bastıkça bu kelimeler döküldü parmaklarımdan.
Ballıkurabiyem gelmeden önce:
Köpek dişleriyle ısırılmış bir kolun nasıl morardığını,
Gitarın diğer adının lulu olduğunu,
Bir evin nasıl bişranda savaştan çıkmış gibi darmadağan edildiğini,
Duvarlara kalemle çizerken nasıl zevkten dörtköşe olunduğunu,
Bazen insan kılığından çıkıpta nasıl maymuna dönüldüğünü,
Bir hafta uykusuz kalıp işe ağlayarak gidildiğini,
Bazı kelimelerin yarım söylenip insanı kahkahaya boğduğunu,
İçilen meyve sularının nasıl püskürtülebileceğini,
Camlardaki küçük parmak izlerinin kime ait olduğunu,
Yıllarca derli toplu temiz evimizin nasıl unutulup savaş alanına döndüğünü,
Makyajsız bir suratın nasıl olduğunu,
Evin içinde darmadağın bir saçla dolaşmanın verdiği mutluluğu,
Ve daha birçok şeyi bilmezdik...
    Şimdi ise hepsini öğrendikkkk.
     21 nisan 2009 oğlumun doğduğu gün
     21 nisan 2009 yeniden doğduğum gün....
     Geldin heryer aydınlandı,geldin hayatımız anlam kazandı,geldin mutluluğun en güzelini yaşattın.Hayatımıza hoşgeldin bebek kokusu...

9 Nisan 2011

bir ısırık versene baba!

Bütün günün rehaveti çökmüştü üstümüze.Sonunda akşam olmuştu ve en çok huzur bulduğumuz,  mutlu olduğumuz evimize gelmiştik
İlk durak yerim olan mutfağa hızla yöneldim koyuldum işe.Acı bir çığlıkla irkildim hatta yerimden zıpladım.Öyle kuvvetli bir çığlıktı ki ben bile korktum.
Yiğit yine arada bir yağtığı gibi babasının baldırından bir ıssırık almış, çok mutlu olmuş, rahatlamıştı.Diğer tarafta babamız kıvranmakla meşguldü.Gülmekle gülmemek arasında donakaldım ama dayanamayıp bastım kahkayı.Aşkımcımda acısı diner dinmez ağlamaklı bir yüz ifadesiyle, acısını içine gömerek ballıkurabiyemi korkutmamak adına tebessüm etmeyi başardı.
Oğlum çok sevindiğinde yada çok mutlu olduğunda sadece ama sadece bana ve babasına bunu yapıyor.Sanırım bu özlemekle ilgili bir durum.Bu şekilde bize olan sevgisini göstermeye çalışıyor.Bazen bizde ona sevgimizi bu şekilde göstersekmi diyorum diyorumda düşününce kıyamıyorum.delimiyim neyim yoksa acımasız annemiyim??

Yiğit gözleri gülen bakışlaıyla insanlara sevgi gönderen bir çocuk.Sanırım annannesine çekmiş.Herkesle barışık.Hayata gülen gözlerle bakıyor.Sevgisini bazen pek hoş olmayacak yollarla göstersede arada bir dişlenmemizin bir zararı yok.
Bir ıssırıktan ne çıkar??.....Varsın ıssırsın!!!

4 Nisan 2011

bahar geldi derken

Bu sabah çatıkatımızın penceresine vuran yağmurla uyandık.Her sabah uyandığımın aksine çok huzurlu ve dinlenmiş hissettim kendimi.Aslında böyle yağmurlu ve puslu havalarda nedense bir rehavet çöker bana ama bu sabah böyle olmadı.Bahar geldi geliyor derken ve güneşi beklerken yine nisan yağmurlarıyla dans ederken bulduk kendimizi.
Hava puslu ve serin olmasına rağmen kahvaltıdan sonra ailecek pazar ziyaretine gidelim dedik.Dedik ama ballıkurabiyeyle bu hiçte kolay değildi.Sanırım pazar yerindeki en küçük alışveriş yapan müşteri madalyası benim oğluma aittir.Ne yaptık ne ettikse elindeki poşeti alamadık.Menim diyor başka birşey demiyor.Kendi taşımak istiyor.Sürükleyerek götürdüğü poşete birde kendi aldığı meyve sebzeleri koyunca önüne geçilmez bir hal aldı.Gerçi merak ettiğim bir konu vardı ama ballıkurabiyemi takibe alınca poşeti nasıl olduda doldurabildiğini çözdüm.Önce almak istediği malzemenin yanına yanaşıyor sonra 1 tane alıp açtığı poşetine koyuyo ve satıcı amca veya teyzesine el sallayıp şirinlik yaparak oradan uzaklaşıyor.Ha birde parayı kendi veriyor ama illede üstü gelsin diye bekliyor.komik çocuk benimkisi.Karar verdim bundan sonra kurabiyemle gidicem pazara.Hem pazar filelerini doldurrmak daha kolay olucak hem paramın bir kısmı cebimde kalıcak hemde taşıma derdinden kurtulucam.Düşündümde ne kadar acımasız bir anneyim ben dimi ama..
Pazar dönüşü yorgun olabileceğini düşündüğüm fındıkkurdumun uyumasını hayal ederken teyzesiyle birlikte yufka açtığını görünce iyice kafam karıştı.Bitmeyen adrenalin yine devreye girdi galiba...
Akşam olupta eve döndüğümüzde ben ve aşkımcım yorgunken oğlumuz hala koltukların kalorifer borularının üstüne tırmanmakla meşguldü.
Bir kenarda sızıp kalmışım gecenin gerisi hatırlamıyorum.Baba oğul bakmışlardır başlarının çaresine diyor ve pazar günü sefamızın sonunu göremediğime üzülüyorum.Oysa her gece yatmadan önce ballıkurabiyemle boğuşurduk.                                                        
Neyse bu ikimiz içinde değişik bir deneyim oldu.Doğrusunu söylemek gerekirse çokta iyi oldu.Haftaya pazar güneşli bir güne uyanmak dileğiyle diyorum ve umut ediyorum..                                                                                                                                                                

3 Nisan 2011

amanın bu çocuk benimmi??

Amanın dedim bu çocuk benimmi???
Tabiki benim.Ayyyyynı annesi.Sürekli konuşma derdinde.Ona laf yetiştir buna laf yetiştir o küçücük ağız durmak bilmiyorki.Arada frenlemeye çalışıyorum ama tutabilene aşkolsun.
Ayakkabılarını yenileme ihtiyacı duyduğum oğlum daha dükkandan içeri girer girmez bir taraftan saldırıp diğer taraftan satıcı beye laf yetiştirmeye çalışıyordu.Hatta ayakkabısının tekini giydirmediği için onu azarladı bile desem yeridir.
Diğer taraftan hadi üstüne baharlık birşeyler bakalım diyerek gittiğimiz mağazadan çıkmak için büyük bir çaba sarfettik Bu seferde ballıkurabiyem satıcı ablasını esir almış sürekli bişeyler söylüyor arada kızıyor bu aradada askılardaki değişik kıyafetleri üzerine denemekten geri kalmıyordu.
Yolda gördüğümüz insanlara bile bazen laf yetiştirebiliyoruzz.Hele birde kızmayagörelim.Yaklaşmayın yanına...Kendince değişik kelimeler kurarak yenmeye çalışıyor karşısındakini.İşte o zaman sözün bittiği yerdir diyor ve kulaklarınızı tıkamanız konusunda sizleri uyarıyorum.Yaklaşık bir 10 dk kadar ağzımız kapanmak bilmiyor.
Aslında tam gönlüme göre bir oğlum var.Benimde çenem düşüktür..Sanırım bu genlerini benden almış.Yani bir bakıma şanslıyım.
   Tek sorunumuz var oda akşamları çenesi ve bitmeyen aşırı enerjisi yüzünden uyumaması.Uyku problemi bizim için başlı başına bir sorun.Onun enerjisini ve çenesini seviyorum ama hayalet gibi geceleri dolaşmasından nefret ediyoruuumm.Deliksiz uyumayı çok özledim.İlerleyen zamanlarda gecenin bir vakti gözleri kapalı ''anne çüt, anne çüt'' diye yayagarayı basan oğlumu ve sürünerek merdivenlerden inip yarı kapalı gözler birbirine girmiş saçlarla mutfakta süt hazırlarkenki kendimi özlüycem günleri bekliyorummm....
Hımmm şöyle bir düşündümde biz iyi bir ikiliyiz galiba...