Daha çok küçücüksün
Yeni bir hayat var önünde..........

26 Aralık 2011

NOEL BABACIK NERDESİN?

Hey hey heyyyy yeni yıla hazırız.
Sevgili noel baba gelde artık hediyemi alayım.Bak senin için hazırlandım.

22 Aralık 2011

DÖZÜNÜ SEVEYİM

Evde olmak kadar zor birşey yok.Heleki çocuğunuz bol bücürüğün bulunduğu bir ortamda büyümüşse ve artık sizinle evde bir başınaysa işler biraz karışıyor.
Dün akşam yine bu dakikalrdan biriydi ve oğlum bütün gün evde oynamanın verdiği sıkıntıyla (ki akşama kadar birsürü oyun oynamamıza rağmen) anne koşmacalık oynayalımmı deyince boynu bükükler tadında kabul ettim.Ama oğluma yetmemiş olucakki ardından seklembeç,koltuktan kayma,çadırda kamp ve daha buna benzer pekçoğu gelmeye başlayınca fire vermek zorunda kaldım ve kenara çekildim.
Bizim bilmiş hemen atladı tabi yine...
Anneeee bir fikrim geldiii,dütfennn,dözünü seveyimmm nolur nolurrrr.Hadi oynayalım.
Gözünü seveyim kelimesinin dudaklardan dökülmesi kahkahalarımın tavana vurup evin içinde yankılandığı andı.Bu sayede taaaaaaaaaaaa yatana kadar oyun oynamaya mahkum oldum.
Yani köle ve efendi konumundaydık.
Ne acıki köle olan bendimmmm...


Küçükbey,32 aylık

14 Aralık 2011

GECENİN İÇİNDE YÜKSELEN SES

  Saat gecenin bilmem kaçı ve benim bücürük hala uyumamakta direniyor.
  Neymiş efendim annesiyle oynamak istiyormuş.İyide bu satte ortada uyku perileri cirit atarken oyun perilerinin misafir olarak gelmesinin ne anlamı varkiiii?
  Benim kirpiklerim sanki zamkla yapışmış gibi birbirinden ayrılmıyor.Babamız ise çoktannnn notaların rehberliğinde horlama şarkısını bestelemiş bile.
  Oğlum yatalım artık dedikce bücürük yatağın üstünde,altında,yanında her yerinde zevkle zıplama hareketlerine devam etmekte.Ne yaptıysam ne ettiysem oğlanı yatıramadım.Bir ara acaba rakı falanmı içirsem diye düşündüm.Yada uyku ilacı.Hiç olmazsa sabaha kadar sızar dedim.Tabi bu sırada çirkin cadı maskemide takmayıda ihmal etmedim.
  Birara bizimki zıplamaktan yorulmuş olucakki bir sessizlik oldu.Oh be ne rakı ne uyku hapı.Oğlum sonunda kendiliğinden uyudu.Kafamı usulca kaldırıp şöyle bir göz gezdireyim dedim,demez olaydım.Çoraplar çıkmış parmaklar arasında böcükler aranıyor.Meğerse bu sessizlik ondanmış.Gözler desen hiçde uyuyacak modda değil.Faltaşı gibi açık.
  Ne yapmalı ne etmeli diye düşünüp kafamdaki saçları tel tel saymaya başladığım sırada ortalıkta bücürüğün sesi yükseldi.
  Anneee babaaa ben sizi çok seviyorummm.
  Gecenin bir vaktinde bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
  Oğluşum bizde seni çok seviyoruzzzz ama bunu daha uygun bir satte dile getirisen dahada mutlu olucaz.


Küçükbey,32 aylık

9 Aralık 2011

SAĞ GÖSTERİP SOL VURDU

Bir aydır yaşadığım doğalgaz bağlatma felaketinden sonra kolumun azizliğine uğradım.İncindimi desem yoksa tutuldumu desem bilemiyorum.Ama bir gerçek varki buda çok acı verdiği.Hele birde sağ kol olunca tümden iş yapamaz hale geldim.
Bu aradada oğlumun bazı isteklerine cevap veremez oldum.
Geçenlerde bana anneeee beni kucaklarmısın dedi.Demesi kolayda yapması çok zordu benim için.Önce kolumun çok acıdığını söyledim ama kesmedi.Küçük bey başladı -güzel annemmm beni kucaklarmısın-diye yağ çekmeye.
Tüm denemelerime rağmen onu kucağıma alamadım.Bana o kadar kızmıştı ki son sözüyle vurdu beni.
-Anneeee hiç söz dinlemiyorsun ama.-


Küçükbey,32 aylık

29 Kasım 2011

Banyo cefası

  Bir haftadır göçebe gibiyiz.Ne içtik ,ne yedik,ne yaptık bizde anlamadık.Sağolsun doğalgazcılarımız verdikleri sözü tutmayıp bir ay geç gelince bizede evde üşümek kaldı.Elektirik sobasıyla ne kadar ısınılabiliyor orasıda muamma.Deneyip görün.Bu arada tabi kokmuş balık konumunda gezer olduk.
 Son bir haftadırda sağolsun babannemizde kalıyoruz.Aile düzeni,ev düzeni diye birşey kalmadı.Ev inşaat alanına döndü.Doğalgazmı döşeniyor ev yenidenmi yapılıyor çözemedim.Gündüzleri hepimiz ayrı telden çalıyoruz.Ben sabah arabaya atladığım gibi eve geliyorum,eşim işyerine,oğlumsa babannede.Sadece akşamları görüşen şeytan üçgeni gibiyiz.
Dün gece bücürüğün o bebek kokusu yerini ter kokusu almaya başlayınca artık yıkanması gerektiğine karar verip banyosunu hazırladım.Haırlanmasına hazırlandı ama gelgelelim bir türlü banyoya yanaşmayıp sürekli suyla oynamak istiyor.En sonundada baklayı ağzından çıkardı küçükbey.
-Dedeeeee çabuk soyun,ben seni yıkıycam.
Küçükbeye bakarmısınız artık karalarını kendi veriyor.Önce dedesini yıkayıp sonra kendisi yıkanacakmış.
Zaten bu sıralarda giydirdiklerime,götürdüğüm yerlere müdahele etmeye başladı.
Sanırım benim ufaklık büyüme yolunda hızlı adımlarla ilerliyor.
Oysaki bir bilse büyüdüğü zaman hep küçük kalmak isteyeceğini...Sırtına  binen yüklerle,sorumluluk duygusuyla küçüklüğünü özleyeceğini...
Tıpkı benim gibi,tıpkı biz büyükler gibi...


Küçükbey,32 aylık

21 Kasım 2011

HAZIRCEVAP

-Oğlum canımı çok acıttın ama.
-Özü dilerim anne.
-Bitanemcim tamam özrünü kabul ediyorum.
-Tamam anne bende seninkini kabul ediyorum.

-Anne ben yemek yiycemmmm..
-Tamam oğlum ama biraz önce yemedikmi biz.
-Olsun ben yine yiycem.
-İyide bak yemek yedik alışveriş yaptık paramız kalmadı.
-Olsun hatice teyzemde para var.
İki arkadaşla yapılan sohbet esnasında eğer bücürük kendisiyle ilgilenilmediğini düşünüyorsa kafa iki elin arasına alınır veee
-Anneeeee of ya kafam şişti senin çenenden.
-Anneeee
-Efendim oğlum.
-Beni babam doğurdu dimi.


-Annanne sen gelme bizimle dedem gelsin.
-Neden gelmeyeyim annanneciğim.
-Sen arabada yorulursunda ondan.
-Yiğit sizin koyununuz varmı bakalım teyzecim.
-Var ama biz onu yedik.

-Oğlum hadi şu ekmeği sen götürüver sofraya.
-Of anne of herşeyi benmi yapçam burda
Küçükbey,32 aylık

15 Kasım 2011

BUDA MODA,HADİ BAKALIM BUYRUN ÇORAPLARA...


Yeni trendimiz belirlendi bile.Bundan sonra çoraplarda moda BU...
İki dakika boş bırakmaya gelmiyor diye hep söylerim.
İki dakika boş kaldı çoraplar ikiye katlandı.Üstelikte bir tanesi terrrrsss....
Birde üstüne paçalarda sıvanmış,gelsin bakalım sırayla pehlivanlarrrrr evde güreş müsabakası var.
Hepsi iyi hoşta birde bu çorapları diğer tekine kavuşturabilmek için verdiğim savaşa ne demeli bilemiyorum ama sonuçta ne çoraplar neden ben galip gelebildik.
Kazanan bir çift çıplak ayak oldu.

Küçükbey,31 aylık

4 Kasım 2011

ÇUKUKREM


İki dakika yanlız bırakmaya gelmiyor.Gülmeyimi yoksa ağlamayımı tercih ederim bilemiyorum.Bu odanın hali ne olacak onuda bilemiyorum.Daha bilemediğim çoookk şey var ama neyse.....
Tam sinirlerim zıplama seviyesindeyken küçük bey hoppp bir hamleyle sinirlerimi yerli yerine koyduğu gibi birde üstünü japonla yapıştırdıki bir daha fırlamasın diye...
Eh be güzel oğlum o çokokrem yarıya inecek kadar yenirmiiii???
Hadi yedin yerken hiçmi anneni düşünmedinnnn??????????*
Hadi beni düşünmedin kendi ağzını yüzünüdemi düşünmedinnnn????(Kuruyunca çıkarması zor oluyorda o bakımdan demiştim)
Bunları düşünmedin, amaaaaa beni sakinleştirecek parolayı düşünebildin.
-Oğlummm naptın sennn bu kadar yenirmi?üstelik bu şekilde yenirmi???
Fındık kurdu yine masum gülüşüyle atıldı.
-Eline sağlık anneeeee,çok düzel olmuşşşş...
Marketten alınmış çokokrem anneye maledildi.Anne yapımı çokokrem olsaydı galiba bu kadar tatlı gelmezdi beyimize....

Küçükbey,31 aylık

26 Ekim 2011

HADİ BAKALIM....

  Banyo zamanı....
  -Oğlum dur kayıp düşeceksin,başınıda şampuanlıyalım sonra tamamdır.
  O da neee??
  Yiğit her zamanki gibi başını yıkatmak istemediği için bir feryat bir figan...
  -Anneeee gözüm kanıyor,gözüm kanıyor,çıkıcammmm....
resim eski arşivlerdendir


  Her sabah aynı sahne....
  Önce günaydın denilmesi gerekirken yiğit'in gözlerini açar açmaz ilk sorduğu soru!
  -Nereye didiyoz anneee...
  Yuh yani,daha yeni kalmışız buda sorulmaz ki...
  Eeee nede olsa anasıda babasıda gezmeyi seviyor güççük dana neden sevmesin ki?


  Çok ısrarcı olduğunda....
  Önce elma soyulur ardından dilimlenir veeee anneye zorla yedirilir.
  Ama anne artık atom bombası haline gelincede her zamanki şirinlikle
  -Düdfen anne düdfeeennn.
  Anne dayanamaz ve 36 bedenden 38 e çıkmak için artık bir sebebi vardır.Üzülsede çare yok.O minik parmaklarla zehir bile verilse içilecektir.


  Kavga edildiğinde....
  Adı üstünde çocuk.Eninde sonunda mutlaka tartışacak birşeyleri vardır.Ya oyuncakları elinden alınmıştır,yada başkasının elindeki almak zorundadır.
 -Oğlum çok ayıp yapma denildiğinde laf karıştırılır
 -Anne öpeyimmi seni,ben teni çok teviyom...
  Bu sözün üstüne siz ne söylerdiniz.

  Yemek yenmesi istenilmiyorsa....
  -Anneeee karnım ağrıyor bak,göbeğim çok şişşşşş...
  -Biraz ye hadi benim güzel oğlum.
  -Olmaz anneeee ateşim çıktıııı.



  Alışverişe çıkıldığında...
  -Oğlum artık gidelimmi?Burda sana göre bişey yok...
  Dur bi anne dur biiii deniyorum işte...
  Çıkıştada ilk soru
  -Anne bana bişey almadınmııııı???



  Akşam yemek vakti geldiğinde....
  -Yemek hazır,sizi bekliyorummm.
  Babadan hiç ses çıkmaz ama oğlu...
  -Anneee görmüyormusun çalışıyoruz bizzz...
  Baba oğul eve iş getiriyorlarda.

  
  Bunları söyleyen küçük canavar oysa uyuduğunda ne kadarda masum görünüyor dimi...



Küçükbey,30 aylık

25 Ekim 2011

YARINIMIZ VARMI ACABA?

  Daha öncede gördüm,daha öncede bu kadar büyük olmasada yaşadım.Ama hiç bu kadar korku duymadım.
 İki gecedir kabuslarla uyuyup kabuslarla uyanıyorum.Önceleri korkmazdım bu kadar çok.Şimdilerde ise kalbim bile hızlı çarpıyor,korkuyorum.Oğlumun kokusunu içime çektikçe yaşadığımıza birkez daha şükrediyorum.İki gecedir yanında uyuyorum.Sanki birşey olacakta onu ben kurtaracakmışım gibi...
  Gördüklerim içimi parçalıyor.Gözyaşlarımı tutamıyorum,boğazım düğümleniyor.Onca bebek,onca çocuk,onca insan bir anda yokolup gidiverdiler.Oysa beş dakika önce belki yaşanan komik bir olaya kahkahalarla gülüyor,belkide yaşadıkları bir üzüntüyü birlikte paylaşıyorlardı.Beş dakika sonra olacaklardan habersiz....
   Depremde ölen herkese rahmet, yaralanalara acil şifa,ölenlerin yakınlarınada başsağlığı,ordaki tüm halkada yardımların biran önce ulaşmasını diliyorum....
   Bugün hayattayız,yarınsa ne olacağımız meçhul....
  
Küçükbey,30 aylık

17 Ekim 2011

ÖL DE YEEEEE.....

Teyzemlerdeyiz.
Yemişiz,içmişiz eve dönme zamanımız gelmiş.Ama teyzem bırakırmı hiç birkaç bişey daha yemeden.Biz kalkışa geçmişken toparladı geldi dolapta ne varsa.Elma,muz,erik falan derken bir tabakta kavun.....
Offff zaten 36 dan 38 e çıkmanın derdiyle yanan ben dayanamayıp yumuldum kavuna.Eeeee anası yerde danası dururmu????Bir çatal bir çatal daha derken hem ağzının suyunıu akıta akıta hemde hımmmm çok tatlı diye diye götürdü kavunların bir kısmını bizimki...Annemse elma armut derken kavuna geçiş yapıverdi birden.Ama oda ne???
Sanırım annem biraz büyük olan dilimi almıştı ve buda her zamanki gibi bizim yumurcağın gözünden kaçmamıştı.Yiğit'in hemen kırmızı ikaz lambası yandı.
-Annanneeee annnanneeee öl de ye öl de yeeeee.....
Bu cümleden sonra zaten kimsede yiyecek hal kalmamıştı.zira gülerken doymuştuk bile...
Şimdi biz bu fındık kurdunu öle öle yemeyelimde napalım???
O günden bu yana artık herşeyi ölerek yiyoruz.
:)))))))))

Küçükbey,30 aylık

12 Ekim 2011

36

Yok yok olamaz.Umutsuz ev kadınlarındaki umutsuz ev kadınlarından birisi ben olamaaaaammm.





Yok yok hepsi hayal bunlar.Yada uykudayım ve rüyalarımın içinde bir korku filmi izliyorum.Saat gecenin bilmem kaçı.Sabah kalkınca gerçekler su yüzüne çıkacak ve ben yine mutlu olacağım.
Kendimi çimdikliyorum.Evet acı duyuyorum.O zaman demekki uyumuyorum.
Hayırrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr....
Kışlıklar yazlıklar her sene olduğu gibi yine yer değiştiriyor.Ama bu sefer bende evrim geçiriyorum.
İnanmıyorum yaaaa geçen seneki bu kıyafetleti acaba kızılaydan falanmı aldım ben.Neden üçte ikisi bana olmuyor.Tamam tamam oğlumun dediği gibi takin olmalıyım ve yeniden denemeliyim.
Deniyorum deniyorum olmuyor.Hımmm anladım galiba.Çok yıkandıkları için çekmiş olmalılar.Yoksa ben asla 36 bedenin üstüne çıkamam ki.Peki ya kameralar nerde.Benim kıyafetleri alıp yerine aynısının bir büyük bedenini koymuş olmalılar.Yoksa ben kimmmm, 38 beden kimmmm????
Ömrüm bıyunca giymedim 38.Bence bu kıyafetler kesin çekmiş.Bir daha yıkamam ben bunları.Koksada yıkamammmmm.Bir dahada geçmem bu aynanın karşısına.
Ben hep 36 yım ve 36 da kalıcam....

Küçükbey,30 aylık

8 Ekim 2011

Ordan burdan şurdan

Bu nasıl bir çenedir yahu.Susmak bilmeyen.Hayır daha yeni konuşmaya başlayan bir çocuk değilki oğlum bu kadar azmetsin.Bende dur çüş demekten bitap düştüm.
Yani bazen allahım aklıma mukayyet ol diyorum kendi kendime.Çünkü beni bile şaşırtan kelimeler söylüyor.
Mesela en basitinden geçen gece yemek hazırr masayaaaa diye seslendim.Oğlumsa annannesiyle dedesine kapının önüne geçip o pamuk elleriylede işaret ederken
-Hadi burun buyrun bakalım,yemek hazırmış,
diye davet faslındaydı.
O an kendimi odun gibi hissettim
:)))
Ben yemek hazır haydi derken o buyrun buyrun diye sesleniyordu.
Ah bu çocuklar bazen biz onlara ders vermemiz gerekirken onlar bize ders veriyorlar.Ne garip dimi.Kim küçük kim büyük anlayamıyorum.
Geçen gün yine marketteyiz.Alışverişimi yaptıktan sonra parayı oğlum vermek istedi.Verdide....
Verdi ama üstünü almadan olurmu???Aslında alınacak üstüde yoktu ya hadi neyse.
Hadi oğlum gidiyoruz dedim.
Parmağıyla bana işaret edip...
-Dur bi dur bi anneee diye beni oraya çiviledi.
Arkasından da dönüp kasiyere:
-Küçük paramı versene diye seslendi.
Kasiyerle benim koptuğumuz an oldu.Çocuk alışmış her gittiğimiz yerde para üstü almaya.Bu sefer alamayınca sinirlendi tabi.
 Hani eskilerde benim oğlan hiç çizgi film izlemiyor diye şaşırırdım ya şimdilerde öyle değil.
 Pepe,keloğlan ve caillou hiç eksik olmuyor bizden.Sanki evi mesken tuttular.Sayelerinde bende birşeyler öğreniyorum.Her ne kadar arada sinir seviyem tavan yapsada,gece rüyalarımda pepenin renkleri,keloğlanın devleri ve caillonun bitmek bilmeyen ev ahalisiyle uğraşsamda bazen işe yaradığını itiraf etmeliyim.
En azından onlar sayesinde karnımız doyuyor.Çünkü yemek yapabiliyorum.
En azından onlar sayesinde evimiz çöplük olmaktan kurtuluyor.Çünkü temizlik yapabiliyorum.
En azından giyecek temiz pak çamaşırlarımız oluyor.Çünkü çamaşır makinasının düğmelerinde basma fırsatı bulabiliyorum.(Ah birde çamaşırları asıp ütülecek birini bulabilsem).
Bu sıralar korktuğum birşey varki akıllara zarar.Benim oğlan efelenmeyi çok ama çok seviyor.Geçenlerde parkta güzelll güzel oynarken amanın oda ne iki çocuk kavga ediyor.Çevredeki herkeste gülüyor.Tabi ben bu sırada diğer bir anneyle sohbetteyim.Anaaaa çocuklara bi baktım....Bir tanesi iri diğerine göre uzun ve toplu yaşçada büyük.İkinci çocuksa biraz daha zayıf kısa boylu ama çene kuvveti mükemmel.Gözlerim fırladı yerindennn.Heyytt deyişinden bildim benimki olduğunu.Kafamı bir daha çevirdim bir daha çevirdim ama değişen bişey yok.Kavga edenlerden bir tanesi benimkiiiii.İki anne nasıl koştuk nasıl ayırdık bilmiyorum ama benimkini kucaklamış ordan uzaklaştırmaya çalışırken bir eliyle diğer çocuğa hımmm diye hareket çekmekten diğer taraftanda maşallah otomatik tüfek gibi hala sayıklamaktan kendini alamamıştı.Hala parkta karşılaştığımızda anneler birbirimize göz ucuyla bakıp gülsekte oğlanlar kan davası haline getirdiler bunu.İki keçiyi birbirlerinde uzak tutmaya çalışıyoruz...
Kısacası bu sıralar şu 2.5 yaş sendomunu yaşıyoruz.Ben 39 yaş sendromumu çoktan atlattım oğlumsa hala 2.5 ta takılı kaldı galiba.
:)))
Baklım 3-4-14-25 yaş sendromlarında nelere şahit olacağız.Bekleyip görelim...


Küçükbey,30 aylık

15 Eylül 2011

MUÇU İLE BİPİLİN HİKAYESİ....

Amanını amanın benim gülen yüzün hiç vazgeçemeyeceği iki sözcük varki bir türlü gerçek isimlerini söyletmek mümkün değil.Ne yaptıysam, ne ettiysem,on taklada atsam, bacaklarından tavanada assam,bikletini saklayıp 1 ay binmeme cezasıda versem yada o çok sevdiği çukusunu yemeyi yasaklasamda vazgeçmiyorrrrrrr.
Eskiden dedemin bir keçisi vardı.Bir inattıki sormayın.Şimdi düşünüyorumda ha o keçi ha benim fındık kurdum.İnat ettilermi bişey yaptırmak zor.Hani derlerya en zor iş deveyi hendekten atlatmaktır diye.Cık vallahi.Bizimki ona on basar.
Gelelim şu meşhur sözcüklere.Duyda inanma....---Bir blog arkadaşımada burdan selamlarımı yolluyorum.Adı lazım değil sevgili hypo hadi bakalım açıklamayayımda türkçesini sen bul şu çocuk dilinin:)))----
Muçu ??????? Aaaaa ne kadar ayıp bilemedinizmi?Tabikiiiii -MEYVESUYU-
Bipil????????Aaaaaaa bu dahada kolaydı yinemi bilemediz.? -POLİS-
Yani aradım  taradım,farsça, ibranice, türkçe, italyanca ve tüm dünya dillerinde bu iki kelimeyi bulmak mümkün değil.Hayır alakasız iki kelime.Offf be oğlum bunları nerden nasıl buldun ömür boyu öğrenemiycem galiba.Hadi bakalım yeni kelimelere yelken açalım.
Sırada ne var?
:))))
Bu arada bizimkidehem yeni kelimeler üretip hem  yaramazlık yapmaktan hiç geri kalmıyor maşallah. bi yakalasa o ördekleri pişirip çevire çevire kemirecek ama..
Küçükbey,29 aylık

13 Eylül 2011

TAKİN OL ANNE TAKİN OL

-Oğlum bak elindekini ver yere dökme...
yada
-Kayarken dikkat et düşeceksin aşkım....
yada
-Giyermisin şu pantolonu bak kızıcam ama yine....
ve daha diğerleri.Yani sinirlenmeye başladığım anlar fındık kurdunun verdiği cevaba bakarmısınız çok açık net ve tek bir cümle...
-TAKİN OL ANNE TAKİN OL(sakin ol anne sakin ol)


Küçükbey,29 aylık         

7 Eylül 2011

ORTAYA BİRAZ KARIŞIK

    Ooooo bu leylek kardeşler bana uçarkenmi,yüzerkenmi yoksa koştururkenmi göründü ne?Bayram değil sanki yıllık izne çıkmış gibi oldum.İyide oldu doğrusu.
 18 yıllık çalışma hayatımda ilk defa ailemin yanına bayram öncesi gitme imkanım oldu.Bayramın ilk günü zaten piknik sefamız sayesinde hem ben hem yiğit oldukça eğlendik.Yiğit her zaman göremediği kuzeninide biraz tanıma fırsatını buldu.Gerçi seviştilemi savaştılarmı pek bilemedik ama....Bizim oğlanın ikibuçuk yaş sendromu yüzünden kıskançlık krizleri kudurdu.Almayı çok severiz ama vermeyi asla.Başkalarının oyuncakları bizim için oynanabilecek değerdeyken bizim oyuncaklarımız altın değerinde ve altında yüksek bir çıkışı girdiği için ahanda başkalarına vermek ve oynamak küçükbey tarafından yasaklandı.Piknik sefamızın akşamında ailecek ertesi günü çeşme'ye gitmeye karar vermiştik.Hatta sabah saatimi bile kurmuştum beşte ayakta olabilmek için.Saatin çaldığını duydum ama beş dakika daha yatmaktan ne zarar gelebilirdiki mantığıyla kalktığımda saatin dokuz olduğunu görünce feleğim şaşırdı.Ulen dedim hadi ben kalkamadım aile bireylerinden hiçbiridemi kalkalamadı.Nerden bilirdimki yeğenimin 4 diş birden çıkarıp ateşlendiğini.Neyse çeşme gezimizde gitmeden son buldu.Ama bizde durmak yok illaki tatil yapıcam. Çünkü bu fırsat bir daha ele geçmez.Hayatımda ilk defa bir tatile gidip dönüşte offfff ertesi günü işbaşı yapıcam düşüncesiyle gerilmeden tadını çıkartıcaktım.O anda fethiye katrancı orman kampına gitmeye karar verdik.Bu sene tatilimiz bir otelde geçirdiğimiz için bize tatil, tatil gibi gelmemişti.Tamam herşey rahat konforlu olabilirki bir bayan tatilde başka ne ister.Yediği önünde yemediği arkasında.Ama yinede şööööyyleee deniz kenarında mangalımı yakıp akşam güneşinin batışını izlerken pişenleri kemirmek,sabah saat derdi olmadan istediğim saatte kalkıp denizin çamağaçlarının kokusunu içime çekerek kahvaltı yapmak kadar güzel bişey varmıkiiii???Oğlan zaten deniz kelimesini duyunca deli danalar gibi çıldırmaya başladı.Uzun bir yolculıuktan sonra akşam saatlerinde evimize geldik gelmesine ama fındık kurdumu arabadan indirmek,ikna etmek zor oldu.Çocuk haklı.Babası seni denize götürüyorum diye yola çıktı.Yolculuğumuz evin önünde son buluncada bizimki katır gibi inada bindirip denize gidicez diye tutturdu.Sevgili kocacım -oğlum bak şimdi sen yat uyu sen uyanmadan ben seni deize götürücem kalktığında deniz kenarında olucaksın- deyince zor zahmet lutfedip bizim oğlan ev toprağına ayak bastı.
çok kızdım baba hani denize götürecektin?

 Akşamdan çadırımızı,5-10 bavulumuzu 10-15 tencere tabağımızı alıp arabamıza yerleştirdik.Saat oldu 2.Tam uyumuşkern uykumun arasında telefon sesi beni çıldırttı.Yaptığım konuşmadan sonra zaten sızmışım.Sabah 5 te kalkınca önce 10 dakika kadar  yatağın içinde oturararak telefon konuşmasının rüyamı yoksa gerçekmi olduğunu düşünerek geçirdim.Arayan ailecek görüştüğümüz arkadaşlarımızdı ve bizim kampa gideceğimizi duyunca gecenin bir yarısı hazırlanıp bizimle gelmeye karar vermişlerdi.
 H ep beraber döküldük yollara.Yiğit henüz denizi görmeden yarı yolda uyandı.O kadar heyecanlıydıkı durup durup yatasın yatasın (türkçesi yaşasın yaşasın) diye çığlıklar atıyordu.
 Kampta çok şeker insanlarla dostluk kurduk.Oldukçada eğlendik.Hele bir gece deniz kenarında soframızı kurup mangalımız yaktığımızda işte dedim ben tatildeyim.

Taaakii yiğit babasıyla kadeh tokuşturup( yani meyve sularını yanlış anlaşılmasın lütfennn yiğit içki değil meyve suyu bağımlısı)masanın tepesinden yere düşüp kafasını varana kadar.Oağladı ben ağladım.Ama sonunda ikimizide susturmayı başardılar.Aslında güzel bir ikili oluşturmuştuk.Hönkürüken çıkardığımız ses çok uyumluydu.Buaradada burun deliklerimiz artık musluk konumuna geçmiş peçete yetmez duruma gelmişti.Herşeye rağmen gecenin devamında çok eğlendikYiğit kıvırta kıvırta bitiremedi.Ailecek hem kemirgen hem kıvırtkanız .
Dedim ya gecenin devamı herşeye rağmen güzeldi.Hele çocuklar uyuyupta biz sohbet ederken sevgili kocalarımızın aslında güldüklerinin biz değilde bilgisayardan izlediklleri film  olduğunu ve takmış oldukları kulaklıklar sayesinde aslında bizim dediklerimizi duymalarının imkansız olduğunu farkedince dahada bir eğlendim.Şaka gibiydi valla.....


mende yüzcem baba mende

harika ya

birazda ben çamur banyosu yapayım dedim

hadi baba kum oynayalım

Ah  leylek kardeş koştururkenmi bana uğradın ne?
Ordan kalktık marmasis akyakaya.Akyaka favorimdir her zaman.Balık ekmek,azmak'ta tekne gezisi,mis gibi kokan sümbüller,sakin bir kasaba veeee aynı son.








Eve dönüş yolculuğu.

Uzun süredir bu kadar güzel gezmemiştim.Herşey çok güzeldi.

 Teşekkür ederim sevgili kocacım hiçbir zaman yoruldum demeyip, nereye istersek  bizi götürdüğün için.
 Umarım seneye uzuuunn bir tatil yapabiliriz Ama tatil tadında olsun lütfen...
Küçükbey,25 aylık

18 Ağustos 2011

Anladım Annem.....

Hani yemek yemediğim zaman üzülürdün ya,oğlum hasta olupta yemek yemediği zaman neden bu kadar üzüldüğünü anladım
Annem.....
Hani birgün kaybolmuştumda çok kızmıştın ya bana,oğlum gözümün önünden 2 dakikalığına ayrılıpta onu bir an göremeyince neden bu kadar kızdığını anladım
Annem....
Hani düşmüştümde kafamın tam ortası yarılmıştı ve sen çok ağlamştın ya,oğlum yere düşüp dizi kanayınca neden bu kadar ağladığını anladım
Annem.....
Hani çalışır gelirdinde çocuklarım için kazanıyorum ben bu parayı derdin ya.Oğlum pamukhelva isteyince neden bizim için çalıştığını anladım
Annem.....
Hani biz mutlu olunca seninde yüzünde tebessüm olurduda gamzen ortaya çıkardı ya,oğlum salıncakta kahkahalar atarken sendeki tebessümün ne anlama geldiğini anladım
Annem......
Hani okula giderken bizi temiz pak giydirmek için gece yarılarına kadar çamaşır yıkar ütülerdinde hiç yorulmazdın ya,oğlumu mis gibi kokarak babannesine gönderirken yorulmamanın nedemek olduğunu anladım
Annem.....
Hani biz yerken bazen bizi seyrederdinde onlar yerse ben doyarım ancak derdin ya,aç bile olsam oğlum yediği sürece senin nasıl tok olabildiğini anladım
Annem.....
Hani ateşler içinde yatardımda yinede her gözümü açtığımda seni başucumda uyanık görürdüm ya,oğlum ateşler içinde kıvranırken neden uykumun gelmediğini anladım
Annem.....
Hani birkeresinde akrep sokmuştuda beni canım acıdıkça seninde canın acımıştı ya,oğlum karnı ağrıyıpta yerlerde kıvranınca neden canının acıdığını anladım
Annem.....

Senin bizi büyürütken hissetiklerini,yaşadıklarının hepsini
Oğlumla birlikte büyürken yaşadım
Annem.....

Meğerse ben hala küçükmüşüm
Annem......

Büyümeye başladığımı şimdi anladım
Annem........

Çünkü artık bende bir anneyim
Annem....

Küçükbey,28 aylık

16 Ağustos 2011

canım yanıyor....

Cuma günü başlayan ateş bir türlü geçmedi.
Ateş,burun tıkanıklığı,ses bozukluğu hem iştahımızı kapadı hemde halsizlik,uykusuzluk derken oğlumun düzenini bozdu.
Sanırım havaların değişiminden meydana gelen bir hastalık türü.Cinsi neyse ben bile anlayamadım valla.
Ama kesin olan bir şey varki ikimizide bitirdi.
Ben sabahın altısında yatmaktan o ise doğru düzgün uyuyamamaktan tükendi.
Küçükbey o kadar alıştıki artık poposunu kaldırıp fitili gösteriyor ve anne koy koy diye acıklı gözlerle bana bakıyor.
Sanırım bir anne için en büyük acı çocuğunun çektiği acı karşısında yaşadığı çaresizlik.İşte bu insanı kahrediyor.
Bu arada bende uykusuzluğun  verdiği halsizlikle zor ayakta durmaya çalışsamda işyerime gitme zorunluluğum yüzünden iyice bitkin düşüyorum.
Uzun süredir bu kadar kötü birkaç gün yaşamamıştım.
Herkese bol sağlıklı günler diliyorum.

Küçükbey,28 aylık

15 Ağustos 2011

verecek cevabınız varmı?

Her işe gidişimde bu çığlığı,bu sesi,bu ağlama seslerini duyduğum için kendimden nefret ediyorummmmm.
Oğlumu ne zaman işe gitmek için bıraksam hep aynı sahne.....

Ağlayan,gözyaşı döken bir ufaklık ve vicdanının sesini susturamayan,her seferinde kahrolan,neden ben diye kendi kendine sürekli sorular soran  bir anne...

-Zoldoooo,zoldoooo gitmeeeee
derken kapıyı tekmeleyen bir ufaklık.
-Şeker oğlum para kazanıp gelicem,sonrada sana mama alıcam 
diye kapıyı kapatırken çaktırmadan dudağını ısırıp,gözyaşlarını göstermemeye çalışan bir anne.

Hep aynı sahne hep aynı sahne.................



Küçükbey,28 aylık

11 Ağustos 2011

düneş deliyoooo...

Aman dikkat edin,
Oğlumun gözlerine,yüzüne güneş gelirde güzelim cildi bozulur.
Ne zaman dışarı çıksak başında şağka olup olmamsı önemli değil nedense ben oğlumu kucaklamadığım vakit oğlumun gözüne güneş geliyor.
Hemen başlıyoruz yakınmaya:Anneeee beni kucaklaaa.Haaa bunu söylerkende boş durmuyoruz.Bir taraftan elini alnına koyup güneşten korunmaya çalışıyor ve düneş deliyooo düneş deliyooo diye acıklı bir bağırma sahnesi yaşıyoruz.
Ne garipki bu kafasız güneş sadece oğlum yürürken oğlumu rahatsız ediyor.
Annesi kucaklayınca bir anda kayboluyor.

Öyle bebek arabasına binmekle veya şapka takmakla falan kaybolmuyor.
Sevgili güneş, oğlumun peşini bırak artık.
Sevgili oğlum, ben sana ne diyeyim bilmiyorum.
Her zaman bu kadar akıllı ama tembel olmak zorundamısın anlamadım gitti?
:)))
Yürümeyi sevmeyen ama akşama kadar bisiklet tepesinde dolaşan,parklarda hoplayıp zıplayan,sokakta oynarken yerinde duramayan biri olarak bi zahmet yürüsende bende şu bel ağrısından kurtulsam olmazmı?
Bizde tembelde yoktur ama....
Kime çekmiş acaba???
Vallahi bana değil.


Küçükbey, 28 aylık

10 Ağustos 2011

sonunda buldum seni huzur....

Offff çok yoruldum.Ama değdi doğrusu.
Günlerdir peşinden koştuğum huzuru haftasonu buldum sonunda.
Akşama kadar yine at gibi çalıştıktan sonra akşam iftarı açmak için çamlıktaki piknik alanımıza gittik.
Amanın o ne huzur,o ne rahatlıktıki kendimi bulutların üstünde bir yerlerde geziniyor hissettim.
Pazar günleri olduğunun aksine çok sakin,nezih bir ortamı vardı.Birkaç aile,gitar çalıp çevreyi canlandıran bir grup öğrenci, hatice'yi korkutmak için sürekli bağıran yiğit ve çekirdek ailesinden başka kimseler yoktu etrafta.
Ramazan topumuz çoktan patlamıştı ama anca hazırlanabilmiştik.
Malum!İşyerimizden geç çıkıyoruz.

Zaten oraya gitme fikride sonradan aklımıza gelmişti.Ama geç de olsa iyiki gitmeyi aklımıza koymuşuz çünkü gerçekten uzun süredir düşlediğim huzuru o gece orda yaşadım.
Közlenmiş biber patlıcandan oluşan turşumuz,salatamız, yeni sağdığımız milka ineklerimizinm sütlerinden kendi ellerimle yaptığım yoğurdumuz,mangalımız falan derkene ortaya muhteşem bir sofra çıktı.Yada açlıktan bizim gözümüze muhteşem göründü.
Daha öncede bahsetmiştim aile olarak bir adımızda kemirgenler.Ailecek hepimiz kemirmeyi severiz.Durum böyle oluncada yiğit hiç kemirmeden durabilirmi....Görünen köy kılavuz istemezmiş.....


Yavaş yavaş keyifle sindirerek yenilen yemekten sonra közde pişmek üzere çayımızı bırakıp birazda yiğit eğlensin bakalım deyip parkta keyif yaptık.
Döndüğümüzde ise çay çoktaaan kaynamış için beni diye fokurduyordu.O çay bile o kadar tatlı geldiki nasıl anlatırlır bilemedim.
Hava o kadar güzeldiki ne terliyor ne üşüyorduk.Yumuşak berrak bir gökyüzü vardı.Bakınca sanki siluetimi görüyordum.Gece geç vakte kadar ordaydık.Sürünerek,istemeyerek eve döndük.Sanırım uyumaya hazırlandığımızda yelkovan 2 yi kovalamaktaydı.
Sabah kalktığımda ise belkide uzun süredir yapmadığım bir şeyi yaptım ve saldım kendimi.
Temizlik,çamaşır kısacası ev işlerini unuttum gitti.
Akşama kadare evde keyif yaptık yetmedi,iftardan sonrada çayımızı,meyvelerimizi alıp tam ramazan eğlencelerinin yapıldığı parka gidecekken teyzemin telefondan gelen neşeli sesiyle onlara gitmeye karar verdik.
O gecede bir önceki gece gibi huzurlu geçti.Tek fark bir gece önce sessiz sakindi,o gece ise ortalık yiğit'in şen şakrak kahkahalarıyla inliyordu ve ben oğlum güldükçe daha bir huzurlu,mutlu oluyordum.
Eve varışımız yine geç ssatleri buldu.Yine yelkovanın peşinden koşmamak için saate bakmadan gözlerimi kapadım.
 Sonuç olarak haftasonunda gülen gözler görmek çok güzeldi
HUZUR ...
İşte bu HUZURDU.....


 Küçükbey,28 aylık