Daha çok küçücüksün
Yeni bir hayat var önünde..........

28 Ekim 2012

MUTLU SON

Ben ben değilim sanki.Herşey darmadağın,hatıralar bulanık,gökyüzü kara bulutların arkasına gizlenmiş,güneş utancından çıkmıyor dışarı,beynimde bir uğultu,bir karmaşa...
Hayatımdan silmek istediğim,hiç yaşanmamış olması için dua ettiğim bir günün sonundayım.Akşam olmuş ama nafile, ben zaten dün geceden sonra hiç gündüzü yaşamamadım ki...
Ruh halim berbat ve ben yinede gülümsemek için uğraşıyorum.Olmuyor olmuyor.Yüzümdeki o asık yüz ifadesi silinmiyor.Aynaya baktığım zaman iki çizik atmak bile istiyorum sırf gülen yüz çizebilmek için kendime.
Gecenin sonuna yaklaşırken ve ben kendimden umutsuzken işte yine devreye giriyor gülen surat.
Oturmuş televizyonda kanalları karıştırıken tutturuyor müzikte müzik diye.Kırmıyor, açıyorum müzik kanallarını.Demet akalın'ın çok eski, bikinili kliplerinden birine rastlıyoruz.Veee kulaklarımı tırmalayan çığlığı duyuyorum.
-İşte işte dur burdaaaa...
Diye bağırıyor evin küçük ama gururlu beyi.
-Ne var ki burda?
Diyorum.
-Anne ben o kızı yemek istiyorum.
Diye yanıt alınca tutamayıp koyveriyorum kahkahalarımı.
Eeeee  söyleyin bakalım nerde benim o darmadağın,perişan halim?Nerde kararmış bulutlar?
Saat gecenin pöh dediği vakit ama benim için çoktannn güneş gökyüzünün taa tepesine tırmandı bile...
Yüzümdeki gülümseme sebebim teşekkürler sana...
Küçükbey,42 aylık

24 Ekim 2012

LEYLEK LEYLEK HAVADA

Yazı tam yaşayamadan sonbahar geldi diycem ama beni bilenlere ayıp olucak.
Leyleği benmi havada gördüm yoksa leylek peşime takılıp benimi takip etti bende anlamadım ama bu yaz çok fazla gezdim desem yeridir.
Rüzgar nereye savurduysa gittim.
Eeee 19 yılın hatrı var.Tam 19 yıldır hiç durmaksızın tabi tatiller hariç çalışan ben bu sefer kendimi emekliye ayırdım.Taktım oğlumu koluma bir o tarafa bir bu tarafa çocukla gezilirmi diyenlere inat....
Haaa birde arada dost meclisindende katılanlar oldu.
Kapıya sonbaharda görüşmek dileğiyle diyede not bıraktım ki gelenler bir daha yanılıp gelmesin diye.:)
Tatil tatil derken maviye, kuma,güneşe,denizin o rüzgarla gelen kokusuna doyamadan buluverdim kendimi sonbaharın eylülünde.
Birgün ama birgün mutlaka denizin kokusunu duyabileceğim,kışın o ılık havalarda kumsalında yürüyebilecim bir yerde yaşamaya kendime söz verdim.
Bu sene önce aile ziyaretiyle başladım yaza.


Ardından arkadaşlarla devam ettim yola.
Şöööyyle bir çadır keyfi yaşadım mavi,yeşil ve dost karışımı.
Haa birde yeni dostlar edindim katrancılı nebahat gibi.
Aslında kendisi ankara'lı olmasına rağmen biz ona katrancılı nebahat adını verdik.Kendisi yaşça bizden büyüktü büyük olmasına ama kafa yapısı bizi bile bastırıp geçti.Hayat dolu bir gençlik abidesi gibi çıkıverdi karşımıza.Hele akşam yemeğinden sonra eşiyle kumsalda sandalyelerini açıpta batan güneşi izlemelerine diyecek birşey bulamadık.Sanki iki sevgili günbatımında romantizmi dibine kadar yaşıyorlardı.Her akşam bitmeden usanmadan onlar poz verdi biz onları seyrettik.Seneye görüşmek dileğiyle katrancılı nebahat abla.
Bir dostluğun en güzel yansıması.

                          Kendinden geçmiş aile erkeklerinin döktürdüğü dakikalar.
                                        Akşam yapılan kumsal sefasındaki keyifli anlar.
                                 Yemekten sonra içilen çayın verdiği zevk.
                                                 Gezintiye çıkmış küçükbey.
                                               Heyyy nerelere dalıp gittin yine!
                                    Şef aşçımızda her zamanki görevinde.Yazık ona.
                              Ooooo kaptanlığa ne çok özenmişsiniz küçükbey.
                                               Denizde bir başka güzel canım.
                                                       Karnı acıkan burayaaaa...
                                           Baba oğul sevgisindede bakın hele bi...
             Bu kadarmı yordu sizi deniz,kum,güneş.Pek bi sızmışsınız akşamdan mı kaldınız be kardeşim.

Katrancı'daki çadır sefasından sonra hiç akyaka görülmeden gidilirmi?
Gidilmezzzz...






 
 
Katrancı'dan dönüşümüzün ardından ramazan girdi artık evdeyim derken bir anda kendimi istanbul sokaklarında buldum.
Adalardan ortaköy'e beşiktaştan bebeğe ve daha birçok yere savrulurken yanlız değildim.En yakın arkadaşım ve canımın içi oğlumda yanımdaydı.Hergün ayrı bir yerde aktık gündüzlere.Bir sürü anımızı fotoğrafla yaşatmaya çalıştık ama bir kazaya kurban giden fotoğraflarımın hepsi bir anda silinip yok oldu.Üzüldüm üzüldüm ama elden gelen birşey yoktu.Elimde kalan sadece aile fotoğraflarımızdı.
           İstanbul dönüşü sapanca keyfi yapalım diye yoldan saptık ama ne gezerrrr..
                  Ağustos sıcağında bile yağmurun gazabından kurtulamadık.



 
 

İstanbul'dan döndük dönmesinede hızımızı kesen birşey olması.Ramazan bayramı dolayısıyla yine şehir değiştirdik.
Ardından deniz özlemi içimizi kemirmeye başlayınca birkez daha kamp hayatına kendimizi teslim ettik.İyikide etmişiz çoookkk eğlendik.Yola devam dedik ve o günleri ölümsüzleştirdik.
 













 
 
 Bu sene denizin,kumun,güneşin tadına vardım,hayattan çoookk zevk aldım.
Bu tadın damağımda kalmaması için antalya gezisinyle yola devam edmek için hazırlanırken bazı sebeplerden dolayı damağımdaki o tada birden kayboluverdi.
Seneye daha renkli,daha canlı tatil anılarına sahip olucam düşüncesiyle yazı burada kapatmak zorunda kaldım.
Ama uzun yıllardır yaptığım en güzel tatil anlarıydı diyebilirim.
Hoşçakal güneş,hoşçakal mavi deniz,hoşçakal kızgın kumlar.
Seneye görüşmek dileğiyle.
Haaa unutmadan herkesin bayramını en içten dileklerimle kutluyor,sevdi,kleriyle daha niceee bayramlar diliyorum.
 
 
 
      Küçükbey,41 aylık